Trump ve Putin’den ortak mesaj: Ukrayna barışında Avrupa’ya baskı
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna savaşına dair yeni açıklamalarıyla dikkat çekti. İki lider de, barış çabalarının tıkanmasından Avrupa’yı sorumlu tuttu.
Trump, Avrupa liderleriyle yaptığı son görüşmede kıtanın daha fazla sorumluluk alması gerektiğini söyledi. ABD Başkanı, Avrupa’nın hâlâ Rusya’dan enerji satın almasının “Moskova’nın savaş makinesine para aktardığını” belirtti. Beyaz Saray kaynaklarına göre Trump, Avrupalı müttefiklere ayrıca Çin’e de baskı yapmaları çağrısında bulundu.
Ancak Kiev yönetimi, bu söylemlerin Rusya üzerindeki baskıyı azalttığını düşünüyor. Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelenskiy, Trump’la yaptığı görüşmede ekonomik yaptırımların artırılması ve Rusya’nın gelir kaynaklarının kesilmesi gerektiğini vurguladı.
Avrupa ülkeleri ise bir yandan Ukrayna’ya güvenlik garantileri üzerinde çalışırken, diğer yandan Trump’ın net olmayan mesajlarıyla karşı karşıya. ABD Başkanı, Putin’e yeni yaptırımlar uygulayıp uygulamayacağı sorusunu yanıtsız bırakarak, “Mutlu da olabiliriz, mutsuz da. Eğer mutsuz olursak, bazı şeyler olur,” ifadelerini kullandı.
Moskova cephesinde ise Putin, Çin’de Slovakya Başbakanı Robert Fico ile buluşarak Avrupa’nın “histeri yarattığını” öne sürdü. Ayrıca Rusya, Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in uçağına yönelik GPS sinyal kesme iddialarını “paranoya” olarak niteledi. Kremlin, olası bir barış anlaşması sonrası yabancı askerlerin Ukrayna’da konuşlanmasına da kesin olarak karşı çıkıyor.
Buna karşın Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 26 ülkenin Ukrayna için barış gücüne katkı taahhüdünde bulunduğunu açıkladı. Macron, güvenlik garantilerinin üç ayağı olacağını söyledi: Ukrayna ordusunun güçlendirilmesi, Avrupa askerlerinin sahada rol alması ve ABD’nin sağlayacağı bir “güvenlik ağı.”
Analistler, hem Trump’ın zikzaklı tutumunun hem de Rusya’nın oyalama stratejisinin süreci zorlaştırdığını belirtiyor. Önümüzdeki dönemde Ukrayna savaşında sadece cephe hattı değil, Washington-Moskova-Pekin üçgeninde şekillenecek diplomasi de belirleyici olacak.