Erkek kalbi daha fazla mesai istiyor!

Kalbin bir ritmi vardır; ama her kalp aynı tempoda atmaz. Kimimiz birkaç adımda nefes nefese kalırız, kimimiz saatlerce yürür yine de yorulmayız. Ama yeni bir araştırma gösteriyor ki, konu kalp sağlığı olduğunda bu tempo farkı sadece kişisel değil — kadın ve erkek kalpleri arasında biyolojik bir “ritim farkı” var.

Bilim insanları, kalp hastalıkları riskini azaltmak için ne kadar egzersiz gerektiğini incelediklerinde dikkat çekici bir tabloyla karşılaşıyor. Kadınlar haftada yaklaşık 250 dakika — yani dört buçuk saat — düzenli egzersiz yaptığında kalp hastalığı riskini belirgin biçimde düşürebiliyor. Erkeklerse aynı etkiyi elde edebilmek için haftada 530 dakikaya, neredeyse dokuz saate yakın egzersiz yapmak zorunda.

Bir başka deyişle, erkek kalbi aynı sonucu almak için daha fazla mesai istiyor.

Bu farkın nedeni yalnızca tembellik ya da yaşam tarzı değil. Kadın ve erkek bedenleri, kas dokusundan hormona, yağ dağılımından enerji metabolizmasına kadar birbirinden farklı çalışıyor. Kadınların östrojen hormonunun kalp ve damar sistemi üzerindeki koruyucu etkisi biliniyor; erkeklerde ise testosteronun bu konuda aynı desteği sağlamadığı düşünülüyor. Yani doğa, kadın kalbine biraz daha dayanıklılık, erkek kalbine ise biraz daha emek yüklemiş gibi.

Araştırmanın geniş katılımlı sonuçları, egzersiz önerilerinde “tek reçete” anlayışının artık geçerli olmadığını ortaya koyuyor. Bugüne kadar herkes için standart kabul edilen “haftada 150 dakika orta yoğunlukta egzersiz” formülü, kadınlar için fazlasıyla yeterliyken, erkeklerde aynı koruyucu etkiyi sağlamıyor.

Bu durum elbette “erkekler daha şanssız” anlamına gelmiyor. Aksine, erkek kalbi biraz daha çalıştırılmak istiyor. Uzun yürüyüşler, tempolu koşular, bisiklet turları, düzenli spor alışkanlıkları… Hepsi kalbin dayanıklılığını artıran birer anahtar.

Modern hayatın hızında egzersiz, çoğu zaman ertelenen bir görev gibi görülüyor. Fakat kalp, ne trafikten, ne iş yoğunluğundan, ne de bahanelerden etkilenmiyor — o, ritmini sadece hareketle koruyor. Kadınlar için dört buçuk saat, erkekler için dokuz saat belki kulağa fazla geliyor, ama kalbin karşılığında sunduğu şey ölçülemez: sağlık, enerji ve uzun bir ömür.

Erkekler için bu fark, belki de kendi bedenlerine kulak vermenin zamanı geldiğini hatırlatıyor. Hızla akan günlerin içinde, kalbin sesini duymak kolay değil. Ama her tempolu adım, her nefes, her ter damlası aslında içimizdeki motoru koruyan küçük bir teşekkür.

Kadınlar içinse bu tablo, sahip oldukları biyolojik avantajı hatırlatıyor; ama rehavete kapılmak için bir neden değil. Çünkü kalp, cinsiyetten bağımsız olarak aynı sadeliği ister: Düzenli hareket, dengeli yaşam ve kendine biraz özen.

Sonuçta mesele sadece egzersiz değil, kalbe ayrılan zaman. Erkek kalbi daha fazla mesai istiyor belki, ama her iki kalp de aynı dile sahip: “Beni yaşat.”
Ve o dileğin tercümesi çok basit — her gün birkaç adım daha, birkaç dakika daha hareket etmek. Çünkü kalp, bize ait en sessiz ama en çalışkan işçi… Onu dinleyen, hayatı daha uzun duyar.

Önceki
Önceki

DAÜ’de sağlıklı beslenme temalı bir farkındalık etkinliği

Sonraki
Sonraki

Dr. Zerrin Akalın Parkı törenle açıldı