Kalıcı saç boyalarının içinde saklı risk: bir madde hiç düşündüğünüz kadar masum olmayabilir

Kalıcı saç boyaları, dünya genelinde milyonlarca kişinin düzenli olarak kullandığı ürünler arasında bulunuyor. Bu ürünlerin içerdiği maddeler ise zaman zaman sağlık açısından tartışma yaratabiliyor. Son dönemde dikkat çeken bileşenlerden biri de kalıcı saç boyalarının temel yapı taşlarından p-Phenylenediamine (PPD). Yaygın kullanımı ve olası etkileri nedeniyle bu maddenin yeniden değerlendirilmesi gündeme geliyor.

PPD, saç boyasının kalıcılığını sağlayan kimyasal reaksiyonlarda görev alıyor. Boya uygulamasında saç teli yukarı kaldırılır, ardından hidrojen peroksit ile oksidatif reaksiyon başlıyor; PPD bu süreçte aktif ara ürünlere dönüşerek boyayı saç cortex’ine sabitliyor. Ancak bu süreçte serbest oksijen radikalleri ve potansiyel DNA zararları oluşabiliyor.

Kozmetik kullanımdaki en yaygın risk, alerjik kontakt dermatit (AKD) olarak öne çıkıyor. PPD’ye karşı duyarlılık dünya çapında yaklaşık %1,5 olarak tahmin ediliyor; dermatit geçmişi olan kişilerde bu oran yaklaşık %6’ya çıkıyor. Profesyonel kuaförlerde ise bu oran %20’ye kadar ulaşabiliyor. Ayrıca, ‘siyah hint kına’ adı altında uygulanan geçici dövmelerde yüksek PPD içerikleri ciddi duyarlanma riski oluşturabilir.

PPD’nin ağız yoluyla alımı ise daha farklı tablolar çiziyor—özellikle bazı gelişmekte olan ülkelerde intihar amaçlı kullanımlarda boyayı içme yoluyla alıp ciddi organ yetmezlikleri ve ölümle sonuçlanan vakalar görülmüş durumda. Ancak bu tür vakalar kozmetik kullanımla doğrudan bağlantılı değil.

Kanser riski açısından yapılan değerlendirmelerde, uzun süreli bir çalışmada 117 200 Amerikalı kadın incelendi ve genel olarak kalıcı saç boyası kullanımının çoğu kanser türü veya kanser kaynaklı ölümle istatistiksel olarak ilişkilendirilmediği belirlendi. Ancak belirli alt gruplarda kullanım miktarı ile bazı kanser türleri arasında pozitif, doz-yanıt ilişkisi bulundu. Bunlar arasında östrojen reseptör-negatif meme kanseri, progesteron reseptör-negatif meme kanseri ve yumurtalık kanseri yer aldı. Bu ilişkinin sebep-sonuç olarak doğrulanmadığı vurgulandı.

Düzenleyici süreçlerde Avrupa Birliği’nde ve Amerika Birleşik Devletleri’nde PPD kullanımının farklı şekilde ele alındığı belirtiliyor. Avrupa’da maksimum kafa derisi kullanım konsantrasyonu %2 ile sınırlandırılmış durumda. ABD’de ise PPD “kömür katranı saç boyası” kategorisinde değerlendiriliyor; ön pazar onayı gerekmemekle birlikte etiket üzerinde yama testi uyarısı zorunlu. Ayrıca kaş, kirpik veya geçici dövme gibi direkt cilt uygulamalarında güvenli bulunmuyor.

Daha güvenli alternatifler konusunda araştırmalar sürüyor. Örneğin p-Toluenediamine Sulfate (PTDS), PPD’ye kıyasla daha düşük alerji riskiyle sunulan bir seçenek olarak öne çıkıyor. Ancak PPD’ye duyarlı bireylerin yaklaşık %57’sinin PTDS’ye de duyarlı çıkabileceği ifade ediliyor. Bitkisel boyalar ise kalıcılık veya renk aralığı açısından henüz PPD içeren ürünlerle aynı seviyede performans sunmuyor.

Sonuç olarak, yaygın kullanımı nedeniyle PPD içeren saç boyaları dikkatli kullanım gerektiriyor. Uzmanlar her uygulama öncesi 48 saatlik yama testi yapılmasının, kuaförlerde koruyucu eldiven kullanımının ve tüketici eğitimlerinin önemine vurgu yapıyor. Ayrıca küresel ölçekte düzenlemelerin uyumlaştırılması ve alternatif teknolojilere yatırımın artırılması öneriliyor.

Kaynak: News-Medical.net

Önceki
Önceki

Gazete Manşetleri - 24 Kasım 2025

Sonraki
Sonraki

NASA astronotu, Kuzey Işıkları'nın şovunu uzaydan görüntüledi