Nazi Almanyası’ndan Trump’ın Amerikası’na: Kadınların evdeki rolü yeniden gündemde

İngiltere basınında yayımlanan kapsamlı bir analiz, tarih boyunca otoriter rejimlerin kadınları “evin direği” olarak konumlandırarak hem görünürde yücelttiğini hem de ücretsiz emekleri üzerinden sistemi ayakta tuttuğunu ortaya koyuyor.

Nazi Almanyası’nda kadınlar “Kinder, Küche, Kirche” (çocuk, mutfak, kilise) mottosuyla tanımlanırken, kadın dergilerinde ev hayatı parıltılı bir ideal olarak sunuluyordu. Nazi propagandisti Joseph Goebbels’in “Kadının en yüce görevi milletine çocuk vermektir” sözleri bu anlayışın simgesi haline gelmişti. Kadınlar bir yandan ev içindeki emekleriyle değerli hissettiriliyor, öte yandan siyasi hak ve özgürlüklerden mahrum bırakılıyordu.

Bugünün Amerikası’nda ise benzer bir tablo dikkat çekiyor. Trump yönetimi, doğum kontrol ve kürtaj haklarını sınırlayarak, kadınların iş gücüne katılımını zayıflatacak düzenlemeler getiriyor. “Anneliği ödüllendiren” teşvik paketleri, beyaz nüfusu artırmaya yönelik politikalar ve göçmen haklarının daraltılması, tarihsel bir tekrarın izlerini taşıyor. Özellikle siyah kadınların doğum ölümlerindeki yüksek oran, bu politikaların ayrımcı boyutunu gözler önüne seriyor.

Araştırmaya göre bu anlayış, günümüzde sosyal medyada da yeniden üretiliyor. “Womanosphere” olarak adlandırılan çevrimiçi bir ekosistem, geleneksel kadınlık ve “evcimen yaşam” içerikleriyle genç nesillere nostaljik ama yanıltıcı bir tablo sunuyor. Çiçekli elbiseler, bahçe manzaraları ve mutfak masalarıyla süslenen bu içerikler, kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini gölgede bırakıyor.

Tarihçi Claudia Koonz’a göre otoriter düzeneklerde kadınlar “devletin eksik bıraktığı her boşluğu doldurmaya” çağrılıyor. Mussolini İtalya’sında olduğu gibi, günümüz Amerikası’nda da sosyal hizmetlerin geri çekilmesi kadınların ücretsiz emeğine yaslanıyor. Feminist kuramcı Sophie Lewis ise bu tabloyu çelişkili buluyor: “Kadınlara piyasa emeğinden uzak durmaları öğütlenirken, içerik üreticileri tam da bu içerikleri satarak gelir elde ediyor.”

Sonuçta, kadınlara ev içinde verilen “sahte prestij”, aslında otoriter ideolojilerin en güçlü dayanaklarından biri oluyor. Kadının emeğiyle parlatılan aile ideali, eşitlik ve özgürlük arayışının üstünü örtüyor.

Analizin vardığı son nokta çarpıcı: Faşizm kadınlara huzurlu bir yuva vadederken, onların görünmeyen emeğiyle kendi otoritesini inşa ediyor.

Önceki
Önceki

Fenerbahçe'ye Kasımpaşa'da soğuk duş

Sonraki
Sonraki

Fenerbahçe’de tarihi seçim: Resmi olmayan sonuçlara göre yeni başkan Sadettin Saran